Bir göl ya da nehir kenarında dinlenerek, balık tutarak ya da su yakınında herhangi bir şey yaparak vakit geçirdiğiniz de şüphesiz ki kendinizi rahatlamış ve dinlenmiş hissedersiniz.

Suya bakmanın yatıştırıcı etkisi üzerine düşünen bilim adamlarının araştırma sonuçlarına göre suyun sesini duymak ya da ona bakmanın beyinde nörokimyasal bir tepkiye yol açar. Bu kimyasallar beyne ve kalbe kan akışını tetikleyerek gevşemeye ve sakinleşmeye neden olur.

Deniz biyoloğu Wallace J. Nichols suyun iyileştirici gücü üzerine yazdığı kitapta bize ‘’Mavi Zihin ‘’ etkisi denilen bir olgudan bahseder. Bu olguyu suyu gördüğümüzde zihnimizin verdiği tepki olarak adlandırır. Wallace, yine su ile karşılaşma ve vakit geçirme anlarının kaygıyı, stresi azalttığı yönündeki bilimsel araştırmaları da kitabında detaylı olarak açıklıyor.

Atalarımızdan gelen psikolojik bağa da odaklanan araştırmacılar, vahşi doğada verilen ölüm kalım mücadelesinde atalarımızın su bulma çabası ve bulduktan sonraki rahatlama ve yaşama yeniden bağlanma tepkisinin genetik olarak bir sonraki nesillere aktardığını da kanıtlamıştır. Çünkü su en önemli yaşam kaynağı olarak kabul edilir.

Durgun ya da hareketli bir suya bakmanın, suda hareket eden ya da yüzen bir canlının suda bıraktığı sesin, stres düzeyini düşürmekten, kaygıyı azaltmaya, zihinsel karmaşayı azaltmaktan, uyku düzenine kadar zihinsel sağlık için ihtiyaç duyduğumuz şeyleri karşıladığını söylemek mümkün.

Son olarak suyun yaratıcılığı olumlu yönde etkilediği ve birçok sanatçının eserlerini tamamlama sürecinde suya yakın mekanlarda bulunduğunu ve burada çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyebiliriz.

Şehir karmaşasının zihnimizde yarattığı ‘’Kırmızı Zihin’’ etkisinden, ‘’Mavi Zihin’’ etkisine geçmek için doğa birçok su kaynağına sahip. Su ile size en iyi gelecek fiziksel ya da psikolojik temasa geçerek daha mutlu, rahat ve dingin bir zaman dilimi yaratabilirsiniz.