Şehirler, bize kalabalık ve sosyal bir ortam sunarken, diğer yandan kaygı ve stresle de baş edebilmemizi ister. Bununla beraber, hava kirliliği ve yanlış şehirleşme yöntemleri de oksijen ihtiyacımızı karşılamamız için yeterli değildir. Sağlıklı uyku düzeninin olmaması beraberinde fiziksel ve psikolojik sıkıntılara da kapı aralar. Zaman zaman hem ruhumuzu hem de bedenimizi yenilememiz için tabiatın şifalı ellerine ihtiyaç duymamız bu yüzdendir.

Doğal ortamda uyumak stres düzeyini azaltarak, rahatlatıcı ve sakinleştirici bir etki yaratabilir. Vücudumuzun ihtiyacı olan oksijen düzeyi düşükse tüm diğer vücut fonksiyonları gibi uyku düzeninde de bozulmalar meydana gelir. Oksijen seviyesini yükseltmek için uyku esnasında nefes alışverişi hızlanır bu da kesintisiz ve rahat bir uykuyu engeller.

Temiz ve ferah bir havada, doğanın sesleri eşliğinde bir uyku deneyimi dinlendirici etkisiyle şehir yaşamının yorucu etkileriyle daha iyi baş etmemizi sağlar. Bilimsel olarak da bakıldığında orman esintisi sesi, dalga sesi, kuş sesi, yağmur sesi gibi doğaya ait seslerin kayıtlarının uyku tedavisi gören insanlar üzerinde denendiği ve olumlu sonuçlar verdiği de bilinmektedir.

Medeni hayata geçişle beraber gelen şehirleşme anlayışı, bizi özümüze ait olan doğadan, daha konforlu, kolay bir alana sürüklemiş gibi görünse de, atalarımızdan miras kalan doğada yaşam fikri her zaman zihinlerimizde önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle, yaşama kısa bir mola vermek ya da tamamen doğada yaşama fikrine sıklıkla yakın durmamız pek de şaşılacak bir durum değil. Nereye gidersek gidelim doğa arkamızdan gelmeye, bize seslenmeye devam edecek.